Mehmet Giray ve Şahin Giray Kimdir? Pedagojik Bir Perspektif Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü Eğitimci gözüyle dünyaya bakıldığında, her bireyin hikâyesi aslında bir öğrenme sürecidir. Öğrenme, yalnızca bilgi edinmek değil, kimliği, toplumsal bağları ve bireysel deneyimleri dönüştürmektir. “Mehmet Giray ve Şahin Giray kimdir?” sorusu da bu açıdan yalnızca iki ismi tanımak değil, aynı zamanda onların temsil ettiği tarihsel bağlam, kültürel etki ve bireysel öğrenme yolculuğunu anlamak için bir fırsattır. Mehmet Giray: Tarihten Pedagojik Dersler Mehmet Giray, Kırım Hanlığı geleneğinde önemli bir figür olarak bilinir. Tarih sahnesinde onun varlığı, bize iktidar, aidiyet ve toplumsal düzen konularında düşünme imkânı verir. Pedagojik açıdan, Mehmet Giray’ın…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle: Manisa Kaçıncı Büyük Şehir? Bir eğitimci olarak her gün sınıfta gördüğüm bir mucize var: Öğrenmenin dönüştürücü gücü. Bir çocuk, bir kavramı ilk kez anladığında gözlerinde beliren o ışık, bilgiyi sadece ezberlemediğini, içselleştirdiğini gösterir. Öğrenme, sadece bilgi edinmek değil; düşünme biçimimizi, dünyayı algılayışımızı, hatta kim olduğumuzu yeniden şekillendirme sürecidir. İşte bu yazıda, bir coğrafi veriden yola çıkarak öğrenmenin pedagojik gücünü keşfedeceğiz: Manisa kaçıncı büyük şehir? sorusunun ardındaki öğrenme fırsatlarını birlikte inceleyelim. Manisa Kaçıncı Büyük Şehir? Veriden Öğrenmeye Giden Yol Resmî verilere göre Manisa, Türkiye’nin nüfus sıralamasında 14. büyük şehri konumundadır. 2024 TÜİK verilerine göre nüfusu 1,5 milyona yaklaşan…
Yorum BırakKıcık Ne Anlama Gelir? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir Analiz Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Üzerine Düşünceler Günümüzde, dil sadece iletişimin bir aracı olmanın ötesinde, toplumsal yapıyı, güç ilişkilerini ve ideolojik mücadeleleri şekillendiren bir etken olarak karşımıza çıkar. Bir siyaset bilimci olarak, kelimelerin toplumsal düzen ve iktidar üzerindeki etkilerini incelediğimizde, “kıcık” gibi günlük dilde sıkça karşılaşılan bir terimin, aslında toplumsal ve siyasal düzene dair ne kadar derin anlamlar taşıdığını fark ederiz. Kıcık olmak, ilk bakışta basit bir rahatsızlık ifadesi gibi görünebilir, ancak aslında bu ifade, bireylerin gücü nasıl algıladıklarına, toplumsal normlara nasıl tepki verdiklerine ve hatta iktidarın nasıl işlediğine dair önemli…
Yorum Bırakİyi İş Çıkarmak Ne Demek? Ekonomik Verimlilikten Bireysel Başarıya Bir Analiz Giriş: Kaynakların kıtlığı ve seçimlerin ağırlığı Bir ekonomistin masasında ilk öğrenilen gerçek şudur: Kaynaklar sınırlıdır, seçimler ise sonsuz. Her tercih, diğerinden vazgeçmektir. Bu basit ama derin ilke yalnızca üretim süreçleri için değil, bireylerin ve kurumların “iyi iş çıkarmak” anlayışı için de geçerlidir. Ekonomi, soyut bir kavram değil; insan davranışlarının toplu yansımasıdır. Bir çalışan, bir girişimci veya bir devlet, her gün yaptığı işin “iyi” olup olmadığına karar verir. Peki, “iyi iş çıkarmak” ekonomik açıdan ne anlama gelir? Sadece hatasız üretim mi, yoksa daha geniş bir verimlilik ve değer yaratma vizyonu…
Yorum BırakKelimenin Gücü, Binanın Ruhuyla Buluştuğunda Bir bina yalnızca beton ve demirden ibaret değildir; içinde yankılanan sesler, yaşanan hayatlar, gizlenmiş sevinçler ve gölgelenmiş korkularla doludur. Her duvar bir hikâye anlatır, her pencere bir bakış taşır geçmişten geleceğe. Edebiyatın özü tam da budur: taşlaşmış sessizliğin içindeki yankıyı duymak, görünmeyeni görünür kılmak. “Güçlendirme yapılan bina boşaltılır mı?” sorusu, yalnızca teknik bir inşaat sorusu değildir; aynı zamanda bir varoluş sorusudur. Çünkü her güçlendirme, hem bir yıkımı hem bir yeniden doğuşu içinde taşır. Boşaltılan Evler, Boşaltılan Ruhlar Bir roman kahramanını düşünelim: örneğin Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki Kemal’i. Kemal’in iç dünyasında bir yapı çöküyordur; o yapıyı…
Yorum BırakKalp Kası Hastalığı Nasıl Anlaşılır? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Yolculuk Kalp… Yalnızca vücudumuzun motoru değil, aynı zamanda duygularımızın sessiz tercümanı. Her atışıyla yaşamı, sevinci, korkuyu ve umudu taşır. Fakat bazen o güçlü ritim bozulur. Bugün, “kalp kası hastalığı nasıl anlaşılır?” sorusuna sadece tıbbi açıdan değil, dünyanın dört bir yanında kalbe nasıl kulak verildiğini anlatarak cevap arayacağız. — Kalp Kası Hastalığı Nedir? Kalp kası hastalığı, yani kardiyomiyopati, kalbin kas yapısında meydana gelen bozulmaları ifade eder. Bu hastalık, kalbin kan pompalama yeteneğini azaltır, kalp duvarlarını kalınlaştırabilir veya zayıflatabilir. Çoğu kişi bu hastalığın sinsi ilerlediğini bilmez. Genellikle yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı gibi…
Yorum BırakGüdümlü Füze Hangi Ülkenin? — Bir Filozofun Gözünden Gücün, Bilginin ve Sorumluluğun Ontolojisi Giriş: Felsefenin Namlusunda Bir Soru Bir filozof için her nesne, bir “varlık”tır; her varlık ise bir “anlam” taşır. Güdümlü füze — sadece bir silah değil, insanın bilgiyle yoğrulmuş niyetinin en keskin tezahürüdür. Bu nedenle, “Güdümlü füze hangi ülkenin?” sorusu, teknik bir merak olmaktan çok, etik, epistemolojik ve ontolojik bir düğümün ifadesidir. Çünkü burada asıl mesele, füzenin bayrağı değil, o bayrağın altındaki zihniyettir. Epistemoloji: Bilgi Kimin Elinde, Güç Kimin Elinde? Epistemolojik olarak, güdümlü füze insanlığın “bilgiye hükmetme” arzusunun doruk noktalarından biridir. Bilimsel bilgi, doğayı anlamaktan çıkıp onu yönetmenin…
Yorum BırakGuslün Farzları Kur’an’da Geçiyor mu? Öğrenmenin Dönüştürücü Gücüyle Dinî Bilginin Pedagojisi Giriş: Öğrenmenin Işığıyla Anlamı Aramak Bir eğitimci için öğrenme, sadece bilgi edinmek değil, insanın dünyaya bakışını dönüştüren bir yolculuktur. Tıpkı öğrencinin bir kavramı anlamlandırırken yaşadığı “aydınlanma anı” gibi, dinî konularda da öğrenme, inancın derinliklerine doğru yapılan bir keşiftir. Gusül meselesi de bu anlam arayışının güzel bir örneğidir. Pek çok insanın zihninde şu soru yankılanır: Guslün farzları Kur’an’da geçiyor mu? Bu soru yalnızca bir fıkıh tartışması değil, aynı zamanda öğrenmenin doğasını anlamak için bir fırsattır. Çünkü bilginin kaynağını sorgulamak, öğrenmenin en derin biçimlerinden biridir. Kur’an ve Bilgi Arayışının Pedagojik Yönü…
Yorum BırakKısa cevap: “Harbi” kelimesi köken olarak Arapçadır; ama bugün Türkçenin canlı söz varlığında yerini almış, üstelik anlam kaydırmasıyla “samimi, dürüst, gerçek” tonunu kazanmış bir sözcük. Yani: Harbi Türkçe mi? Kökeni Arapça, kullanımı Türkçe. Harbi Türkçe mi? Evet, Hayır ve Aradaki Gri Alan İddialı başlayayım: “Harbi”yi “yabancı” diye kapının önüne koymak da, “tamamen yerli ve milli” diye kutsamak da kolaycılık. Dil böyle siyah-beyaz değil. “Harbi”, Arapçadaki ḥarb (savaş) kökünden gelir; Osmanlı Türkçesinde “harbî” nispet ekiyle “savaşa ilişkin, savaşçı, düşman devlet tebaası” gibi anlamlar kazanır. Cumhuriyet’le birlikte “harp, harbiye, Mekteb-i Harbiye” derken resmi ve teknik alanda yaşar. Derken sokak Türkçesi bu kelimeyi…
Yorum BırakSözün Dalgalarında Bir Soru: “Konyaaltı Plajı kaç TL?” Kelimeler bazen öyle dalgalar gibi gelir ki, kıyıya vurur düşünceleri karıştırır. Bir edebiyatçı olarak ben, kelimelerin dönüştürücü gücüne inanırım. Bir soru cümlesi bile bazen yalnızca bilgi istemez; bir hikâyeyi, bir çatışmayı, bir beklentiyi saklar içinde. “Konyaaltı Plajı kaç TL?” işte böyle bir soru. Teknik yanıtı vardır; ancak arkasında tatil arzusu, modern kent yaşamıyla doğanın çatışması, erişilebilirlik ve ayrıcalık temaları da gizlidir. Geleneksel Cevap: Halk Plajı Ücretsiz Güncel bilgilere göre, Konyaaltı Plajı’nın genel halk plajı bölümleri giriş ücreti almadan kullanıma açıktır. [1] Ancak bu “ücretsiz plaj” ifadesi, tüm tesislerin bedava olduğu anlamına gelmez.…
Yorum Bırak