İçeriğe geç

Selefi olmak ne demek ?

Selefi olmak ne demek? Küresel ve yerel merceklerden bir yolculuk

Şöyle düşünmeyi seviyorum: Bir kavrama tek pencereden değil, sokağın karşısından, ara sokaktan, hatta çatıdan bakalım. “Selefi olmak ne demek?” sorusu da böyle bir çoklu bakışı hak ediyor. Çünkü kimileri için bu, inancın ilk kaynaklarına sadakat; kimileri için belirli bir sosyokültürel tutum, kimileri içinse modern dünyada kimlik ve aidiyetin başka bir adı. Gelin, samimi bir sohbetin sıcaklığıyla ama analitik bir dikkatle, kavramın küresel ve yerel anlam katmanlarını birlikte açalım.

Selefî olmak, özünde İslam’ın erken dönem kuşaklarının (sahabe, tâbiîn, tebeu’t-tâbiîn) inanç ve ibadet anlayışını örnek almayı, naslara (Kur’an ve sahih sünnet) doğrudan bağlılık vurgusunu öne çıkarmayı ifade eder. Ancak bu öz, tarihsel bağlama ve yerel sosyolojiye göre farklı biçimlere bürünür.

Kavramsal çekirdek: Selefîliğin payandaları

Selefîlik, inanç ve ibadette metne sadakat, bid’at olarak görülen sonradan türeyen uygulamalara mesafe ve tevhid merkezli bir dil etrafında toplanır. Bu yaklaşım, ilahî sıfatlar gibi hassas alanlarda “bila keyf” (nasılını sormadan iman) ilkesini öne çıkarır ve aklî te’vilin alanını daraltır. Günlük hayatta bu, ibadetin biçiminde, din dilinin sadeliğinde ve otorite atıflarında kendini gösterir.

Küresel ölçekte Selefî olmak: Aynı kök, farklı dallar

Küresel sahnede Selefîlik tek parça bir blok değildir. Ortak referans havuzu (ilk kuşak otoritesi, nas vurgusu) korunurken, sosyal bağlamlar yaklaşımı şekillendirir:

  • Metod merkezli Selefîlik: Metne sadakat ve ibadet pratiğinde asgarîye indirilmiş yorum vurgusu; siyasal ton düşük, bireysel dindarlık ve eğitim önde.
  • Davranış ve toplumsal normlar: Giyim, mahremiyet, müzik, kültürel alışkanlıklar gibi gündelik alanlarda net sınırlar; cemaat ve aile yapısında tutarlılık arayışı.
  • Yerel hukuk ve devletle ilişki: Bazı ülkelerde Selefî topluluklar devletle uyumlu bir sivil dindarlık profili çizerken, bazılarında kamusal tartışmaların odağı hâline gelir. Aynı ilke seti, farklı hukuk düzenlerinde bambaşka sonuçlar doğurur.

Yerelde Selefî olmak: Dil, tarih ve mahalle dinamikleri

Türkiye gibi tarihsel olarak farklı mezhebi ve tasavvufî damarların güçlü olduğu bağlamlarda Selefîlik, iki düzlemde görünür:

  1. Dil ve söylem düzeyi: “Selef”, “bid’at”, “tevhid”, “sünnet” gibi kelimelerin semti değişir; kimi çevrede bu kelimeler ilim halkalarının doğal parçasıyken, kimi çevrede polemik işaretlerine dönüşür.
  2. Gündelik pratik düzeyi: İbadet biçimlerinin ayrıntıları, cemaat örgütlenmesi, eğitim tercihi ve kültür-sanatla mesafe gibi başlıklarda mahallenin normlarıyla çekişme veya uyum yaşanır.

Yani “Selefî olmak” yerelde, toplumsal hafızanın (aile geleneği, mahalle kültürü, kurumlar) ve modern şehir hayatının (iş, eğitim, medya) kesişiminde anlam kazanır.

Algı haritası: Farklı kültürlerde aynı kelimenin farklı yankıları

Bir ülkede Selefî olmak “özgünlüğe dönüş” diye okunabilirken, başka bir yerde “radikal bir kopuş” gibi algılanabilir. Burada belirleyici olan üç unsur var:

  • Tarihsel ilişki: Bölgenin klasik ilimle kurduğu bağ kuvvetliyse, Selefî söylem “restorasyon” gibi duyulur; bu bağ zayıfsa “yeni gelen” bir dil gibi algılanabilir.
  • Medya ve etiketleme: Geniş kitleler kavramı genellikle medya çerçeveleriyle öğrenir. Etiketleme (yaftalama ya da romantize etme) gerçeklikle arasına perde koyabilir.
  • Hukuk–güvenlik bağlamı: Kamu düzeni tartışmaları sıcaksa, dinî kavramlar güvenlik merceğinden okunur; bu da “Selefî” kelimesinin toplumsal karşılığını sertleştirir.

Evrensel dinamikler: Modernlik, kimlik ve hız

Küresel ölçekte modern yaşamın hızlanması, bilginin parçalı tüketimi ve “otorite krizi” ortak bir fon oluşturuyor. Selefî yaklaşım, bu kriz karşısında yapısal bir netlik ve erken kuşak otoritesi sunarak bazılarına güvenli bir liman oluyor. Diğerleri içinse bu netlik, kültürel çeşitlilikle çatışan sert bir çerçeve gibi görünebiliyor.

Yerel dinamikler: Komşuluk, işyeri, okul

İş yerinde öğle namazına, okulda kulüp faaliyetlerine, komşuluk ilişkilerinde davet–reddiye diline kadar uzanan mikro sahneler, “Selefî olmak” üzerine asıl deneyimi şekillendirir. Teorideki ilke, pratikte müzakere ve uyum gerektirir: “İş yerinde mesai saatleri içinde ibadet düzeni nasıl kurulacak?”, “Ailede farklı pratikleri olan bireyler nasıl ortak dil bulacak?” gibi somut sorular, yerel düzeydeki karşılığı belirler.

Hikâyelerle düşünelim: Üç sahne

  • Kütüphane sahnesi: İlahiyat öğrencisi M., erken dönem kaynaklardan not alırken “bila keyf” vurgusunu keşfediyor. Onun için Selefî olmak, metinle bire bir ilişki kurmanın dinginliği.
  • Atölye sahnesi: Bir sanayi ustası, mahalle camisindeki derslerde öğrendiklerini işyerinde paylaşırken, kültürel alışkanlıklarla metin merkezli yaklaşımın sürtünmesini deneyimliyor. Onun dünyasında Selefî olmak, tutarlılık talebi.
  • Online sahne: Bir genç, kısa videolarla dinî içerik tüketirken “etiketler”le değil kaynak zinciriyle ilgilenmeyi öğreniyor. Selefî olmak, onun için “filtre balonunu delmek”.

Ne değildir? Yanılgılar ve bulanıklıklar

“Selefî olmak” tek tip kıyafet, tek tip siyaset veya tek tip kültür demek değildir. Aynı ilkesel zemin üzerinde, ülkeden ülkeye değişen bir pratik mozaiği vardır. Ayrıca medya dilindeki toplulaştırma eğilimi, metod merkezli bir duruşu başka bağlamlarla karıştırabilir. Sağlıklı okuma, niyet–yöntem–pratik üçlüsünü birlikte görmeyi gerektirir.

Geleceğe bakış: Köprüler, müzakere ve müşterekler

Önümüzdeki dönemde, farklı dinî yaklaşımlar arasında ortak sorular etrafında (ahlak, dijital çağda sorumluluk, aile ve eğitim) daha çok müzakere alanı oluşacak. Selefîliğin metin merkezli netliği, bu müşterek sorularda tutarlılık ve sadelik arayışına katkı sunabilir; öte yandan yerel kültürle uyum konusunda dil ve üslup üzerine daha incelikli bir çalışma gerekecek.

Pratik bir kontrol listesi

  1. Kaynak: Söylenen şey hangi nas veya erken dönem uygulamasına dayanıyor?
  2. Üslup: Hakikati söylerken yöntem nezaketi korunuyor mu?
  3. Yerellik: İlke yerel hukuk, işyeri ve aile düzeniyle nasıl konuşuyor?
  4. Tutarlılık: İbadet–ahlak–muamelat üçlüsünde aynı çizgi sürüyor mu?

Son söz: Topluluk olarak düşünelim

“Selefî olmak ne demek?” sorusunun cevabı, küresel ilkeler ile yerel hayatın ritmi arasında kurulan köprüde saklı. Söz sizde: Kendi mahallenizde, okulunuzda, işyerinizde bu kavram nasıl karşılık buluyor? Hangi deneyimleriniz size ilham verdi, hangileri soru işareti bıraktı? Yorumlarda paylaşın; farklı pencereleri yan yana getirip daha geniş bir manzara görelim.

8 Yorum

  1. Seval Seval

    Selefîlik, günümüzde çoğu kez Hanbelî ekolünden Muhammed bin Abdülvahhab’ın öğretilerini benimseyen ve İslâm coğrafyasında karşıtları tarafından yaygın şekilde Vahhâbîlik olarak tanımlanan inanç sistemine mensup kişileri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bugün Selefîler’in en yoğun olduğu bölge Suudi Arabistan’dır. İtikadî konularda Kur’an ve Sünnet’in lafzına bağlı olan ve te’vili kabul etmeyen ekol . Hz.

    • admin admin

      Seval! Sevgili katkı sağlayan kişi, fikirleriniz yazının akışını düzenleyerek onu daha etkili hale getirdi.

  2. Melis Melis

    Abdulvehhâb, kendi da’vetini halka benimsetmek için ve daha rahat hareket alanı bulmak için Suûd emiri Muhammed b. Suûd ile 1744’te Dir’iyye antlaşması yapmıştır. 19. yüzyıldan itibaren ise müslümanların yeniden öze dönüşü gerçekleştirmesi, ilerleme göstermesi için Neo- Selefilik tanımlaması kullanılmaktadır. “Selef” kelimesi İslam literatüründe ilk dönemlerden beri kullanılagelmiştir. Kelime Kur’an-ı Kerimde sekiz yerde geçer .

    • admin admin

      Melis!

      Katılıyorum ya da katılmıyorum fark etmez, yorumunuz için teşekkür ederim.

  3. Sevim Sevim

    “Selef” kelimesi İslam literatüründe ilk dönemlerden beri kullanılagelmiştir. Kelime Kur’an-ı Kerimde sekiz yerde geçer . (Bakara, 2/275; Nisâ, 4/22-23; Maide, 5/95; Enfal, 8/38; Yunus, 10/30; Hakka, 69/24; Zuhruf, 42/56.

    • admin admin

      Sevim!

      Fikirleriniz yazıya anlam kattı.

  4. Elçin Elçin

    Selefîliğin yedi temel ilkesi bulunur. Bunlar takdis, tasdik, acz, sükût, imsak, kef ve mârifet ehline teslim olmaktır . Takdis: Allah’ın hiçbir kötü sıfatının olmadığı inancıdır. Takdir: Tüm güzel sıfatların Allah’a ait olduğu inancıdır. Muhammed bin Abdülvehhâb kendi düşüncelerini Kur’an ve Hadislerde olmayan her şeyin reddi, esas İslam’a dönüş olarak tanımlar.

    • admin admin

      Elçin! Değerli dostum, yorumlarınız yazının ana fikrini netleştirdi ve okuyucuya daha güçlü ulaştı.

admin için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbet yeni girişsplash